BABANIN GÖREVİ 20

Amateur

BABANIN GÖREVİ 20
İnlemelerim devam ederken, her darbede kendimden geçtiğimi hissediyorum. Resmen sarsılmış, kendimi kaybetmiştim. Olay sadece vücuduma olanlar değildi, beynime, kalbime yaptıkları da o kadar farklıydı ki. Ne kadar değişik hissettirdiğini tarif bile edemiyordum.
Elini tekrar yukarı kaldırdığını hissettiğim anda, nefesimi tuttum. Yine vuracaktı. Canım yanıyordu ama çok güzel hissediyordum.
“Ve son olarak…” dedi buz gibi sesiyle; “Kural 3.”
O anda kalçalarıma doğru eli indi. Nefesimi tutup, gözlerimi yumdum. Kendimi bir darbeye karşı hazırlıyordum. Ancak beklediğim gibi olmadı. Parmaklarının, tenime hafifçe dokunuşunu hissettim. Kalçamı okşayan eli, beni hafifçe seviyordu. Darbelerden sonra çok farklı hissettirmişti. Bana her türlü duyguyu yaşatıyordu.
“Yalnız kaldığımız andan itibaren, bana itaat edeceksin.”
Nefesim kesilmişti. Dudaklarından çıkan her kelime gerçekten sihir gibiydi. Parmakları dolaşırken, her hareketini hissediyordum.
“Tamam babacığım…”
Yine nefesi kesilmişti, duyduğu heyecanı iliklerime kadar hissediyordum. Sanki aramızda özel bir bağ vardı. Genetiğimizin yarısı zaten ayniydi. İnanılmaz bir olaydı, büyü gibi, rüya gibiydi. Ancak hayal edebileceğim güzellikte bir deneyim yaşıyordum. Her saniyesinin gerçek olduğuna ise bazen inanmak güç geliyordu.
Vücudunu üzerimde hissettiğimde, ne yapmak istediğini anlamadım. Yukarı doğru çıkarken, yatağın çıkardığı seslerden vücut ağırlığının tamamını yatağa verdiğini anlıyordum. Birden irkildim, ensemde dudaklarını hissettiğimde, bir eliyle de saçlarımı kenara çekiyordu.
Hafifçe öperek boynumdan aşağı inmeye başladı, sırtımı öperken, dilini hissettim. Hafifçe yalıyor, tadıma bakıyordu. Belimi hafifçe büküp, ona yardımcı oldum. Dilini tamamen çıkarıp omurgamda gezdirmeye başladı. Kalçalarıma doğru düz bir çizgi halinde iniyor, bu his de beni delirtiyordu. İçim gidiklanıyor, çok farklı hissetmeme neden oluyordu.
“Ohhh…” diye inlerken, kendimden geçiyordum. Sütyenimin kopçalarına geldiğinde, dişleri ile onları çekti. Sıkıca tutup açtı. İnanılmazdı, bunu eliyle bile yaparken zorlanan erkekler vardı. İki eli de belimdeyken, sadece dişleri ile yapmıştı.
“Herşeyin bana ait…” diye fısıldadı.
“Senin…” diye inledim hafifçe. O anda sağ eli belimden aşağı kayıp, kalçalarımı okşamaya başladı. Tangamın üzerinde parmakları geziyordu. Dili, belime doğru inerken, parmakları da durmuyordu. Kalçamı okşarken, tangamı kaldırıp kalçalarımın arasına parmağını soktu ve dudaklarımdan hafif bir inilti daha çıktı.
“Ahh…”
Parmağı kalçamın arasındayken, minik deliğimin üzerine geldi.
“Daha önce yaptın mi arkadan?” dedi.
“Hayır…” dedim gülümseyerek.
O anda elini kaldırıp sıkıca sağ kalçama vurdu. Bir anda ve aniden vurmuştu. Hiç beklemiyordum. Ciyakladım. “Ahhh!”
“Daha önce yaptın mı? Arkandan?” dedi sertçe.
“Hayır yapmadım, babacığım…” dedim. Dudaklarımda belirli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu kendi kendine. Çok güzel hisler yaşatıyordu bana.
“Güzel, bakire minik kızım benim…” dedi. Artık dilini kalçamda hissediyordum.
Dudaklarımdan bir inleme daha çıktı, böyle konuşmayı nasıl başarabiliyordu..
Dişleriyle tangami tutup kenara çektiğinde, kalçalarımı sıkıca kavrayıp bacaklarıma doğru ellerini indirmeye başladı. Tekrar yukarı çıkarırken, okşuyor, mincikliyor ve parmaklarını cildimin üzerinde gezdiriyordu.
“Onu senden alacağım… Herşeyin benim…” dedi sessizce.
“Senin… Herşeyim senin, babacığım.” dedim, sesimi küçük bir kız gibi çıkarmaya çalışıyordum. Bu masum rolüm çok hoşuna gitmiş olmalıydı.
Kalçama bir tane daha tokat vurduğunda sarsıldım. Elleri boynumu, oradan da saçlarımı buldu ve gözümdeki bezi çözdü. Bez düştüğünde karanlık yerini loş bir işığa bırakmıştı. İnlerken geriye doğru baktım, gözleri gözlerimi bulduğunda ona yine aşık olmuştum. Resmen bakışları yanıyordu… Bakışları… Yakıyordu!
Tangami kenara çekip bacaklarımı açtı. Kalçalarımı hafifçe kaldırıp ona yardımcı oldum. İçime bir anda girerken kendimi kaybettim.
“Ah!”
Kasıkları, kalçamı bulduğunda çok güzel hissetmiştim. Kadınlığım alev alev yanıyordu, islanmıştı. O kadar islaktı ki içinde bir anda kaymıştı. Kalçalarımdan sıkıca tutup bir kere daha geriye doğru gitti. Sadece başı kalacak şekilde çıkıp bir anda yine içime kökledi. İnledim, bu kadar sert olması gerçekten içimi bir farklı yapıyordu.
Parmakları resmen etimin içine geçerken, daha da kendini bana bastırıp sertçe içimi parçalamaya devam ediyordu. Taşaklarının kalçama çarparken çıkardığı sesler beni daha da tahrik ediyor. Daha da hızlanmasını istememe sebep oluyordu.
“Evet! Ahh! Çok güzel babacığım, daha hızlı, bu küçük kızı parçala! Ah!” diye inlerken sesimi de inceltmeye özen gösteriyordum.
Sağ elini kalçamdan çekip bir tane tokat attı, çıkardığı ses odada yankılanmıştı resmen.
“Ahhh!”
Yine kalçamı kavrayıp hızlıca beni parçalamaya devam etti. Kalçamı biraz daha ona doğru bastırıp, yukarı kaldırdım, daha kolay bir şekilde erişmesini ve hızını daha da arttırmasını istiyordum.
“Hadi babacığım, parçala minik kızını! Babanın görevi bu değil midir… Ah! Kızına sahip çıkmak…”
O anda bir tane daha vurup, saçlarımdan kavradı. İçimi resmen parçalıyordu.
“Evet! Kızım benim! Sahibin benim!” diye inlerken, sesindeki tutkuyu duydum. Onu hissettim, şehveti… Her ani farklıydı, her anı çok özeldi.
Gerçekten baba olduğunda çok güzel olacaktı, çok yakışacaktı ona. Bunu her an bana hissettiriyor, hiçbir şüphe duymamamı sağlıyordu. Sırf bana verdiği bu güven için bile ona ne kadar minnet duysam azdı. Çok özeldi, hep özel olmuştu ama son olanlardan sonra onun yerine kimi koyabilirdim bilemiyorum. Başka biri, herhangi biri, bana böyle davranamaz ve daha da önemlisi bana böyle hissettiremezdi. Buna bayılıyordum.
Hızı daha da arttığında artık iyice terlemeye başlamıştım. Saçlarım, alnıma yapışıyor. Nefesim hızlanıyor. Odanın içindeki sıcaklık sanki bir anda yükselmiş gibi vücudum alev alev yanıyordu.
“Devam et! Ah! Devam et babacığım! Ohhh… Geliyorum! Ah!!! Geliyorum!”
İnlemelerim arttığında artık çığlık çığlığa kalmıştım. Kendimden geçmeye başladım, başım dönmeye, vücudum titremeye başladı. Sarsıntı artarken başım öne doğru düştü, artık vücudumun kontrolünü kaybederken gözlerim kararıyordu sanki. Bir anda gözlerim kapandı, göz bebeklerim yukarı doğru kayarken nefesim kesildi. O kadar güzeldi ki, yaşadığım en uzun orgazm deneyimi olmuştu bu. Ne kadar sürdüğünü bilmiyordum ama resmen bir rüyaya girip çıkmış gibi hissediyordum. Ellerimi geri çekmiş, vücudumu kasmış ve kelepçenin bileklerimi acıtmasını sağlamıştım. Ama hisler yoktu, acı yoktu. Sadece zevk vardı Onu hissediyordum, kadınlığımın en derininde, en doruk noktasındaydı. Ve ucu sanki beni delip geçmek için zorluyordu. Bana söylediği, yaptığı her şey o kadar özel hissettiriyordu ki…
Boşaldığımda yığılıp kaldım. Ama o durmamıştı. Aynı hızda devam ediyor, kalçama vuruyor ve beni parçalamaya devam ediyordu.
Kalçalarımı iyice sıkarken, vücudunu daha sert bir şekilde bana bastırmaya başladı. Her bir darbede etlerimiz birbirine vuruyor, odanın içinde sesler yankılanıyordu. Doğanın en büyük hediyesiydi bana. Odanın içi resmen şehvet kokuyordu. Terlemişti o da, benim gibi. Orgazm olduktan sonra daha da kayganlaşmıştı. Karnımda bir islaklık hissettim, çarşaf bile islanmıştı. O kadar yoğun yaşıyorduk ki her şeyi…
Gerçekten muzzamdı….
Birden kendini tamamen bana bastırdı. Dudaklarından inleme çıktığında, ben de zevkin doruklarına varıyordum. En derinime kadar erkekliğini saplamış, bana sahip olmuştu. Saçlarımı çekip kendini benim üzerime doğru çekti.
“Ahhh!” inlerken, onun ne kadar zevk aldığını hissediyordum.
Ciğerlerindeki hava, basınçla ağzından çıkarken, resmen böğürüyor, en vahşi duygularını doruklarda yaşıyordu. Hissediyordu, sonuna kadar… Ben de hissediyordum. Çok güzeldi, hem de çok güzel.
“İşte böyle! Ahh! Babacığım benim, boşal! En derinime, hamile bırak beni!” diye inlerken üzerime yığılıp kalmıştı.
Şiir gibiydi…
Anlatılmazdı, o yüzden yaşamak ve hissetmek çok başkaydı…
Onu çok seviyordum.
Sanki içimden geçenleri duymuş gibi kulağıma eğilip fısıldadı;
“Seni çok seviyorum…”
Nefesini duydum, derin derin nefes almaya, vücudunu kendine getirmeye çalışıyordu.
“Anneciğim…”
Gülümsemiştim ister istemez.