Efe ile Nil’in Hikayesi (22)

Efe ile Nil’in Hikayesi (22)
Kocamın kolundan destek alarak ressamın iki katlı müstakil evinin kapısına geldik. Efe ressamın verdiği anahtarla kapıyı açmaya çalışırken ben duvara yaslanmış, kikir kikir gülüyordum. Çok eğlenmiştim çok… Öyle mutluydum ki… Yanımda kocam vardı ve ben onunla birlikte, hoşuma giden ve hayranı olduğum bir başka erkekle güzel bir gece geçirmiştim.

Genç değildi Sait hoca ama hem yakışıklıydı, hem de kadınlara yaklaşımı ve tatmin etme konusunda gençleri, hele benim kocamı cebinden çıkarırdı. Tam bir yalıçapkını… Bir jestiyle, bir hareketiyle kadınını mest ederdi. Gece boyunca bedenimden ayrılmayan koca elleri aklıma gelince zevkle ürperdim. Nerden çıktı şu bankamatik işi, bir an önce gelse de beni yine kollarının arasına alsa, sevişsek… Kocamın

“Hadi gel Nil, içeri girelim artık…” diye seslenmesiyle kendime geldim. Belime sarılan kocamla birlikte içeriye girdik. Alt kat koca bir salon, hocanın atölyesiydi. Tuvaller, şövalyeler, yarım ya da bitmiş tablolar, resim malzemeleri… Merdivenlere yönlendirdim kocamı, üst kata çıkmaya başladık.

“Ne oldu, durgunlaştın? Hemen hocanı özledin mi yoksa?” diye takıldı Efe.

“Yaa… Ne gerek vardı, paraydı, bankamatikti… Ne güzel eğleniyorduk işte…” dedim dudaklarımı büzerek…

“İkiniz eğleniyordunuz tabi, haklısın…” dedi. “Ama unutma, gelecek olan para bize geliyor. Bırak biraz geciksin.” Geniş salona girdim, kocam da arkamdan… Etrafına bakınıyordu. Köşedeki amerikan bara gidip bir kadeh kırmızı şarap doldurdum kendime… İki parmak viskiye de buz katıp kocama uzattım.

Efe salonun içinde dolaşıp duvarlardaki resimleri inceliyordu. Sait hocanın beni ipek örtülerle kaplı geniş yatağında iki elim apış aramda masturbasyon yaparken resmettiği tablosunun önünde uzun uzun durdu. Bacaklar ikiye ayrılmış, tüm kaslar gerilmiş, uzun saçlar yastığa yayılmış, hissettiğim zevk patlaması yüzümün ifadesinden öyle belli oluyor ki…

“Sen ahlaksız, azgın bir orospusun Nil” dedi sonra… Ses çıkarmadım, gülümseyerek cümlenin devamını bekledim. Dönüp bana baktı,

“Adama resmen işkence yapmışsın. Bu tabloyu çizmesi için kaç saat karşısında uzanıp amcığını okşadın acaba? Daha da önemlisi, herif kendini nasıl tutabildi, sana saldırmadı?” Güldüm, yanına gidip sarıldım. Dudağına bir öpücük kondurup,

“Ben de namus meselesi yapacaksın zannettim bir an…” dedim. “Uzun bir süre… Hatta günlerce sürdü resmi yapması… Kendini nasıl tuttu? Sorun da orda zaten… Kendini tutamadı. Sık sık ara vermek zorunda kaldı.”

“Karşılıklı masturbasyon mu yaptınız ara verince?” Dayanamayıp bir kahkaha patlattım. Kocamın dudaklarını yalayıp öperken, boştaki elimi araya sokup pantolonun üzerinden aletini avuçladım.

“Hayır aptal… Sait hoca benden kendimi tatmin ederken poz vermemi istedi. Fakat ben kendimi öylesine olaya kaptırıyordum ki… İnlemelerimi duyup, zevkten kıvranmalarımı gördükçe her defasında yarrağı sertleşiyor, dayanamaz hale geliyordu.

Senin tahmin ettiğin gibi, kendini tutamayıp fırçayı paleti atıveriyordu elinden. Yanıma geliyor, üstüme atlıyordu. Ben amımı memelerimi elleyip okşarken kızışmışım, o beni izleye izleye azmış. Kudurmuş gibi birbirimize saldırdık her defasında… Bilmiyorum artık, tablo bitene kadar kaç kez seviştik…”

“Tablonun tarihi… Bu seksi pozları verirken, kart zamparayla defalarca sevişirken benimle evliydin öyle mi sevgili karıcığım? Neden benim hiç haberim olmadı bundan?”

“Ne bileyim… Sen işteyken benim canım sıkılıyordu. Eskileri hatırladıkça kendimi tutamayıp buraya geliyordum. Sait hocanın canına minnet tabi… Resim yapmak onun için bahaneydi aslında… Asıl istediği bendim.”

“Eskileri hatırlamak mı? Nasıl başladı peki bu olay? Çok mu eski?”

“Ne zaman başladı? Ne bileyim, bildim bileli var işte… Sait hoca hep hayatımızdaydı, vardı. Komşu amca… İyilik meleği… Anneme, bana, kızkardeşlerime karşı hep iyi, yardımsever… Nasıl bir dönem senin amcan varsa, bir dönem de Sait hoca oldu yaşantımızda…

Annemi anlattım sana… Amcanın kapatması gibi bir şeydi. Bilmiyorum, belki ekonomik şartların zorlaması, belki biraz da kendi seks ihtiyacından kaynaklanıyor. Evde pısırık, tembel bir koca… Üç tane büyüyen genç kız… Evin ihtiyaçları, bizim masraflarımız… Sıkışırdık, para lazım olur, acil bir durum olur, evde kavga gürültü… Babam sonunda annemi ya amcana, ya da Sait hocaya gönderirdi,

“Git, ressama selamımı söyle… Durumu anlat… Sen usturuplu bir şekilde söyler, anlatırsan yardım eder bize…”

Bir iki saat sonra annem meseleyi halletmiş olarak gelirdi. Yanakları kızarmış, saçları dağılmış, şekli değişmiş, bazen ıslak… Küçüktüm, anlam veremezdim, neden annem gidiyor, para bulması gereken babam değil mi? İşte o babam anneme,

“Nerde kaldın ulan orospu? Bu kadar saat ne yaptın herifin evinde?” diye parlardı ara sıra…

“Beni sen gönderdin o herifin yanına pezevenk…” diye aynı tonda yanıtlardı annem… “Meseleyi anlatması uzun sürdü. Hem adamın da derdi varmış, o da kendi derdini anlattı bana, ondan geç kaldım.” derdi.

Para ya da sorun halledilmesine rağmen orospu, pezevenk, kahpe, küfür kıyamet kavga ederler, babam annemi saçından tutup yatak odasına sürüklerdi. Dışarıdan bağırmalarını dinlerdik bir süre korkmuş, pısmış vaziyette… Sonunda bizimkilerin sesi kesilirdi. Bir sessizlik… Karyolanın gıcırtısı duyulurdu sonra… Ağır ağır… Sürekli… Gıcır… Gıcır… Biz rahatlardık gıcırtıyı duyunca, mesele yok derdik. Sonunda gıcırtı da biterdi. Neden sonra yatak odasından barışmış olarak, güle oynaya çıkarlardı.

“Offf… Kavgadan sonra seks… Tadından yenmez… Güzel kadın senin annen karıcım… Onca sıkıntıya rağmen hala güzel, mihrap hala yerinde… Seksiliğinizi, şehvetinizi ondan almışsınız siz kızlar…”

“Eh, yani… Sonra biz büyüdük, aklımız erdi. Tabi içten içten seziyorduk ya, o amcalara, ressam amcaya gitmeler, para bulup gelmeler neymiş öğrendik. Öğrendik ki, sevgili annemiz kendi çapında, para için komşu paralı erkeklere kendini siktiren bir fahişeymiş. Kınamıyorum tabi… Yanlış anlama…

“Yanlış anlamam aşkım… Sen de zevkin için sikişiyorsun erkeklerle… Öyle annenin, böyle kızı…”

“Siktir ordan piç… Zaten siktiriyorsun ya dümbük pezevenk… Erkeklerle seviştikten sonra benim de yastığın altına, sütyenimin lastiğine, memelerimin arasına hiç para konulmadı mı zannediyorsun? Yatakta, acımasızca sikilmiş, yorgun yatarken çıplak bedenime para yağdıranı, yüzlük kağıdı kıvırıp amıma sokan bile oldu, haberin yok.”

“Hassiktir… Bak bunu bilmiyordum işte karıcığım…”

“Ah benim saf, pezevenk kocam ah…”

“Neyse… Ablam Merve oğlanlarla düşüp kalkmaya başladı. Ben de, Nur da birer l****a olduk mu…. Sait hoca gözünü biz kızlara, ama ille de fingirdek Merve’ye dikti. Evine temizlik yapılacak, Merve geliversin. Atölyesi biraz dağılmış, Merve toplayıversin. Yalnız kalmasınlar diye annem beni de ablamın yanında gönderirdi herifin evine…

Orospu Merve, başı, giysileri kapalı bir bir vaziyette gittiği evde kapıdan girer girmez, çalışıcam diye üstünü bir değiştirir, bir giyinirdi ki… Giyinmek değildi onunki, soyunmak… Kısacık incecik penye etekler, dekolteler, makyaj o biçim… Sanki temizlik yapmaya gitmiyor da, sevgilisiyle buluşmaya gidiyor. Söyleyince kızardı bana, “sen anlamazsın, sus” derdi.

Sait hoca elbette ablam temizlik yaparken yanımızda olurdu hep… Ben bir köşede oturup sıkıntıdan patlarken, ressamın gözleri ablamın eteğinin altından görünen sütun bacaklarından, eğilip kalktıkça göz kırpan minik dantel donlarından ayrılmazdı. Benim varlığımı da pek takmazdı ablamı yer gibi bakarken…

Ama adamcağız sikecek gibi bakmakta haksız da değildi ki… Sıcakta iş yapan ablamın ince bluzu boncuk boncuk terlemekten sırılsıklam olur, sütyensiz, bıngıl bıngıl, sağa sola oynayan kavun gibi memelerinin uçları çıplakmış gibi görünür, teni ışıl ışıl parlardı. Sait hocanın eli hep pantolonun önünde, ablama durmadan talimatlar verirdi. Eğilsin, domalsın, frikik versin de amını götünü görsün diye en dipleri, en köşe bucak yerleri temizletirdi. Sonunda dayanamaz hale gelince de sabırsızca ablamın elinden tutar,

“Gel Merveciğim, şu yatak odasını da hallediver. Pek kirlendi ortalık, orayı da tertemiz yapıverelim.” derdi…

Ablamda hayır diye bir şey yok ki… Benim elime bir magazin dergisi, bir bardak kolayı tutuştururlar, içeriye, yatak odasını temizlemeye geçerlerdi. Hesapta ben bir şeyden anlamayan safın tekiyim ya… Dergi bitmeden çıktıklarını pek görmedim. Nedense orası uzun sürerdi hep…

“Nedense…” diye güldü kocam… “Sonra?“

“Sonrası… Tabi benim ne hin olduğumu bilmiyor enayiler… Anahtar deliğinden, kapı aralığından baka baka çok kurs aldım ben onlardan… Erkeğe nasıl oral yapılır, nasıl sevişilir, hangi pozisyonlar nasıl yapılır?

Eve dönerken ablam Sait hocanın verdiği paranın bir kısmını sütyeninin içine sıkıştırır, üç beş bana sus payı, kalanı da anneme verirdi. Belki de o sütyene giren paralar yüzünden ressama gitmek için can atardı ablam… Bir süre sonra Merve ablam enişteyi buldu, evlenip gitti. Geride ben kaldım, bir de Nur…

“Sonunda… Adam gelecek şimdi… Hadi hızlan biraz…”

“Ablam varken ben de rahatlıyordum tabi… Ucundan bana da gösteriyordu biraz… O gidince ben de yolsuz kaldım. Evden hayır yok. Ablamın eskilerini giyiyoruz, bir elbise üç kız görüyor. Küçüldükçe küçüğe aktarılıyor filan… Lise çağındayım, oğlanlar etrafımda dönüyor, ben eski elbiselerle…

Gözümü kararttım bir gün, yılsonu okul balosu var, yeni elbise giymem lazım… Son çare, şık şıkırdım, epeyce dekolte, azıcık baştan çıkarıcı bir tarzda giyindim, gidip Sait hocanın kapısını çaldım. Durumu anlattım.

“Ne demek güzelim…” dedi gözleri parlayarak… “Eşek kafam, hiç seni arayıp sormadım son zamanlarda… İş güç, okul, sergi derken çok meşguldüm. Al şu parayı… Sakın gurur yapma canım… Karşılıksız vermiyorum, sen de ablan gibi gelir, ev işinde yardımcı olursun bana… Hayırsız ablan, kocayı buldu beni unuttu, hiç uğramıyor. Sait hocamın bir isteği var mı, arzusu var mı demiyor hiç… Olur mu bi tanem? Gelir misin bana?”

Gözleri velfecir okuyor, her bir yanımda dolanıyor piçin… Ablamın yatağındaki yerini almamı istiyor kart zampara, anladım tabi olayı… Şöyle bacak bacak üstüne attım mini eteğimi sıyırdım oturduğum yerde… Göğsümü kabartıp bluzumu çekiştirdim, benim füzeleri gözüne soktum iyice,

“Olur tabi Sait amca…” dedim. “Merak etme, ablamı aratmam ben sana…” Bunu söylerken gözlerinin içine bakıyorum. Ablamı aratmam derken ne demek istediğimi anladı tabi…

“İstersen o parayı elbiseye harcama… Gardrobumda bir sürü abiye giysi var. Eski karımdan, bayan arkadaşlarımdan kalma… Gel istersen, beraber bakalım. Bedenine, zevkine uyanı varsa seç birini… Bir gece değil mi bu? Giyersin, ertesi gün getirirsin.”

Gözlerim parladı sevinçten… Ohh… Hem elbisem olacak, hem de para cebime kalacak. Oyuncak alınmış çocuk gibi atlayıp boynuna sarıldım bir anda,

“Oh, yaşasın. Hadi gidip bakalım Sait amca…” dedim. O da sımsıkı sarılıp yanaklarımı öptü,

“Gel canım, gel güzelim. Elbise laf mı? Elbise senin köpeğin olsun prensesim. Güzel l****am benim…”

Yatak odasına girdik ikimiz… Bizim evin genişliğince koca bir oda, kocaman bir yatak, kocaman bir duvar boyu gardrop… Kapakları boydan boya ayna… Kimbilir neler gördü bu aynalar, ne sevişmeler, ne kadınlar gelip geçti önlerinden…

Aynalı sürgü dolap kapaklarını kenara sıyırıp açtı dolabı, içlerini gösterdi. Dediği gibi askılar dolusu elbiseler, altta renk renk, model model iskarpinler, ayakkabılar… Adeta ufak çapta bir mağaza… Beleş hem de…

Parlayan gözlerle, sevinç içinde her şeye bakıyorum, elbiselere dokunuyorum, askıları aralayıp modellerine bakıyorum. Bir tanesini beğendim, pembe, saten, askılı, cicili bicili bir şey… Askıdan çıkardım, etrafa bakınıyorum nerede denesem diye… Yaşlı kurt anladı hemen, atladı,

“Bak canım, yanlış anlama sakın… Benden çekinmene gerek yok. Çook çıplak kadın gördü bu gözler… Baban yaşında adamım. Denediğin her elbisede dışarı çıkıp girmemi istemezsin herhalde… Şuracıkta yatağın kenarında oturuyorum ben… Sen istediğini giyip çıkar. Çıkarırken başımı çeviririm, merak etme, bakmam sana utangaç tazem benim… Bu yaşta görsem ne olur, görmesem ne olur yavrum benim… Sapıklık yapacak halim yok bebeğim…”

“Yok, estağfurullah Sait amca…” filan dedim ama… Merve ablama neler yaptığını da gördü bu gözler… Balta gibi olmuş aletini çıkartıp kızın ağzına kusturana kadar sokup yalattığını da gördüm, bağırmasın diye ağzına donunu tıkayıp arkasından anal seks yaptığını da gördüm. Sapıklık yapacak hali yokmuş.

Bir dolapta beni bekleyen elbiselere baktım, bir de karşımda dil döküp yalvaran zamparaya… Pantolonunun arka cebindeki şişkin cüzdan gözümün önüne geldi mi? Siktir et dedim kendi kendime… Bırak ne görmek istiyorsa görsün ibne… Aşınmayacak ya bakmakla diye düşündüm. Cilveli cilveli,

“Peki Sait amca… Dediğin gibi, babam yaşındasın. Senden bana kötülük gelmez herhalde… Ama soyunurken bakmayacaksın, tamam mı?”

“Bakmam bebeğim… Bakmam canımın içi… Şeker parem… Merak etme sen… Bakmam güzelim… Bak, arkamı döndüm bile…”

Gerçekten arkasını döndü. Ben de onun bakmadığından emin olunca, üstümdeki günlük giysiyi yavaşça çıkardım. Altımda bir minicik külot dışında çıplak kaldım. Askıdaki elbiseyi çıkardım, evirip çevirdim, biraz tedirgin üstüme geçirdim. Gardrop aynasının karşısında düzeltip nasıl olduğuna baktım.

“Çok güzel yakıştı bebeğim. Maşallah… Fıstık gibi oldun. Bacaklarının güzelliğini ortaya çıkardı mini elbise… Nil, bak altta elbisenin rengine uygun topuklu ayakkabılar da var. Onları da dene elbiseyi giyerken…”

Gözleri pırıl pırıl, baştan aşağıya süzüyordu beni… Elbisenin miniliğine, bacaklarımın kalçaya kadar açılmasına aldırmadan eğilip gözüme kestirdiğim bir çift yüksek topuklu ayakkabı aldım, ayağıma geçirdim. Ayağa kalktım, eteğimi savurtarak etrafımda dönüp kendimi Sait hocaya gösterdim.

“Harika, harika…” diyordu, başka bir şey demiyordu adam… “Yalnız bir kusuru var. Elbise hem dar, hem çok ince… Külodun iz yapıyor, desenleri bile belli oluyor. Bence külotsuz giy sen bunu…”

“Aaa… Olur mu Sait amca?” filan derken ikna oldum. Eğildim, ellerimi iki yandan eteğimin altına sokup külodumu çıkarıverdim. Zaten minicik bir şeydi, avucumun içinde top yapıp tekrar döndüm, kalçalarımı hem aynaya bakıp kendime, hem de dönüp Sait hocaya gösterdim.

“Nasıl? Şimdi iyi mi?” diye sordum. Yutkundu, gülerek, şakacıktan eliyle bir şaplak attı kıçıma,

“Harika oldu canım… Hem kalçalarının güzelliği ortaya çıktı. Ne kadar diri, dolgun kalçaların olduğu belli oluyor bu elbiseyle… Oğlanların dibi düşecek baloda, kendine dikkat et bebeğim…” Bir kahkaha attım,

“Aman Sait amca…” dedim kırıta kırıta… “Hem dikkat et diyorsun, hem beni külotsuz yolluyorsun oğlanların arasına…” O da sırıttı,

“Sana yakışıyor güzelim… Külotsuz giyilir bu elbise, külodun iz yapmasını, görünmesini istemez hiç bir kadın… Hem fena mı? Çıktığın bir oğlan filan varsa, hazır olursun işte… Çocuğun sikinin önünde engel filan yok… Kenarda köşede masada koltukta işi bitirirsiniz.” Yanaklarım kızardı bunu duyunca, utandım.

“Yapma Sait amca… Kızım ben daha… Öyle iş bitirme, sik filan… Deme öyle, utanıyorum.”

“Şaka yapıyorum bebeğim… Kızma hemen… Ama dediklerimi yabana atma sen… Kendine dikkat et canım… Öyle seksi, öyle nefis bir şey oldun ki… Değme erkek dayanamaz senin güzelliğine, fettanlığına… Tenhada filan yakalarlarsa seni…”

Beğenilmekten memnun, gülümseyerek inadına inadına üstüne gittim ben de,

“Ne yaparlar Sait amca?”

“Ah fettan şıllık seni… Sen de biliyorsun ne yapacaklarını.. Ellenmedik yerini, koklanmadık gülünü bırakmazlar senin… Bir iki kokteyl kadehini tutuştururlar eline, bekaretin uçup gider, anlamazsın bile… Hadi, ben arkamı döneyim. Diğerlerini de dene de, istediğin gibi bir şey bulalım sana… Olmadı, yenisini alırız aşkım…” Arkasını döndü. Bakmadığından emin olunca,

“Tamam Sait amca…” diyerek üstümden elbiseyi sıyırıverdim. Askıdan başka elbise bakmaya başladım. Az önce altımdaki külodu da çıkardığımdan anamdan doğduğum vaziyette, çırılçıplaktım. Gözümün ucuyla kart hayranımın bana dönüp bakmadığını kontrol ediyordum bir yandan… Sırtı dönük olduğundan içim rahat, sallana sallana bakıyordum elbiselere…

Epey bir elbise denedik o şekilde… Giydim, çıkardım, giydim çıkardım. Her giydiğimde Sait hoca inceden inceye süzüyor, sağa sola döndürüyor, fikrini söyleyerek bana yardımcı oluyordu.

Bir yandan da içten içe “ne yapıyorum ben böyle” diyorum. Çırılçıplağım. Benden yaşlı bir erkeğin yatak odasında, onunla başbaşayım. Üzerimde elbise varken bakıyor ama, içimde ne külot, ne sütyen, hiçbir şey olmadığını biliyor adam…

Beğenerek bakıyor hem de… Yatırıp sikecek gibi bakıyor. Hem tedirginim. Hem de beğenilmekten mutluluk duyuyorum, kıvanıyorum. Şu yatakta ablama yaptıkları gözümün önüne geliyor. Bacaklarını omuzuna koyarken, domaltıp arkasından girerken, kucağında zıplatırken… Merve’nin bacaklarını ayırıp amını yalamaları, zevkten kıvrandırmaları… Ressamın bilek gibi sikinin ablamın ağzında, amcığında kayboluş anları… Kendini arkaya atıp inlemeleri… Ablamın dudaklarını ısıra ısıra orgazm oluş anları… Kasılmaları… Üzerine yağan spermler… Offf…

Meme uçlarım dikilmiş, kasıklarım tutuşmuş, ıslanmaya başlamıştım. En son giydiğim elbiseyi çıkarmış, yine çırılçıplak vaziyetteydim. Baktım, nerdeyse bacak içlerimden süzülecek zevk sıvılarım, etajerin üstündeki mendil kutusuna uzandım silmek için… Elime bir tane mendil alıp bacak arama götürmüştüm ki, Sait hoca,

“Bırak silme bebeğim… Islak kalsın…Böyle daha güzel…” dedi tok bir sesle…

İrkilerek başımı kaldırdım, baktım, arkası dönük hala… Bakmıyor.

“Ne, nasıl, neyi silmeyeyim Sait amca?” dedim şaşırarak, elimde mendille kalakaldım.

Sonra, dehşetle yatağın yan tarafındaki ayaklı büyük boy aynasını farkettim. Aman tanrım… Sırtı dönük, bakmıyor diye rahat rahat soyunduğum, çırılçıplak dolaştığım tüm o anlarda, adam beni boy aynasında izliyormuş meğer… Hay benim aptal kafam… Nasıl da düşünemedim beni o aynadan görebileceğini…

Utandım, yerin dibine geçtim. Sait hoca yatağın kenarından bir hamlede kalkıp yanıma geliverdi. Elimdeki minicik mendille üçgenimi, diğer kolumla çıplak memelerimi kapatmaya çalışıyordum beyhude… Gülümseyerek iki elimi de bileğimden tuttu sıkıca, canımı yakmadan, kendine çekti, sımsıkı sarıldı çıplaklığıma… Kollarının cenderesinden kaçamıyor, ürkek bir kuş gibi çırpınarak çaresizce yapacaklarını bekliyordum. Yatıştırmak ister gibi saçlarımı okşadı, sırtımı, belimi… Eğilip omuzlarımı öptü, kulak memelerimde, yanaklarımda dudaklarını dolaştırdı. Sürekli,

“Şişşştt… Sakin ol yavrum… Sakin ol bebeğim… Benden sana kötülük gelmez. Merak etme… Rahat bırak kendini…” diyordu sakin bir sesle…

“Bırak beni Sait amca… Lütfen… Bırak gideyim…” diye yalvarıyor, çırpınıyordum, gözlerimden yaşlar akıyordu. Gözyaşım aktıkça kah parmaklarının ucuyla, kah eğilip dudaklarıyla alıp siliyordu yaşları… Kollarının arasından bırakmıyordu ama… Kulağımın içinde fısıltı halinde hipnotize edici sesiyle durmaksızın sakinleşmemi telkin ediyordu.

Sonunda sakinleştim, duruldum, gözümün yaşı da, iç çekmelerim de bitti. Yavaşça, ürkütmemeye çalışarak yatağın kenarına oturttu beni, önümde diz çöktü. Belime sarılmış, bırakmıyordu ama… Başını kucağıma koydu uslu bir kedi gibi… Ellerimi tutup saçlarına götürdü. İstemsizce kucağımdaki başını, uzun saçlarını bir süre okşadım. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı,

“Benden korkma aşkım… Benden sana kötülük gelmez. Sakın merak etme, korkma, çekinme… Senin istemediğin bir şeyi sana asla yapmam. Hiç ablandan benim hakkımda kötü bir şey duydun mu? Bir kez olsun beni size şikayet etti mi ablan? Söyle bana meleğim…”

“Şeyy… Hayır, hiç duymadım.” dedim dudaklarımı büzüp…

“Duyamazsın bebeğim. Ben ressamım. Çıplaklık benim için sanat… Güzel kadınları, çıplak kadınları severim. Resimlerini yapmaya bayılırım. Ama o kadar…”

Biraz uzaklaşıp baştan aşağıya süzdü beni… Saçlarımı tutup düzeltti, başımı iki yana çevirdi, parmaklarının ucunu yukarıdan aşağıya, saçımdan dizlerime kadar tüm bedenimde gezdirdi. Sonra da,

“İster misin, senin de resmini yapayım mı? Çok güzelsin. Canlı bir tablo gibi vücudun var. Bırak resmini yapayım senin, poz ver bana… Tek yapacağın bana poz vermek… Başka bir şey istemiyorum senden…”

“Şey… Böyle çırılçıplak mı Sait amca? Ayıp değil mi? Ya annemler bir şey derse?”

“Merak etme canım… Haberleri bile olmaz. Temizlik yapmaya diye gelirsin, biz iki yaramaz resim yaparız. Annene vermen için para veririm sana… Arada kaçar gelirsin. Güzel vakit geçireceğiz, inan bana…”

“Bilmem ki…” dedim. Elimi tutup ayağa kaldırdı, heyecan dolu bir sesle,

“Ben biliyorum. Hadi gel, şimdi, şu an başlayalım resme…”

Elimi bırakmadan telaşlı telaşlı yatak odasından fırladık, el ele uçarcasına merdivenden inip atölyesine girdik. Beni en çok ışık alan bir köşeye götürdü. Geniş bir kadife berjer vardı köşede, uzanmamı istedi.

Dediğini yaptım ama, hala çırılçıplaktım. Elimin birini istemsizce apış arama, sarımtırak tüyleri yeni çıkmış üçgenime götürüp kapatmaya çalışıyordum. Güldü, incecik, şeffaf bir şifon getirip memelerimden apış arama kadar uzattı, bir nebze çıplaklığımı örttü. Pozumu ışığın durumuna göre ayarladı. Sonra da şövalyeyi, boş tuvali, resim malzemelerini alıp resmimi yapmaya başladı.

Aramızda biraz mesafe olunca güven gelmişti bana… Ressamın parlayan hayran gözleriyle çıplak bedenime bakıp bakıp resmimi yapması da hoşuma gitmişti. Uzun süre çalıştı. Arada çişim filan gelince öylece kalkıp banyoya gidiyordum çıplak çıplak… Artık beni izlemesini, çırılçıplak bedenimin her yerini görmesini umursamıyordum. Verdiği tülü bile kenara bırakmıştım. Öylece uzanıp poz veriyordum.

Böyle başladık işte… Ben olaya iyice ısındım. Zaten evden arayan soran yoktu. Neredeyse her gün kaçıp geliyordum. Beni heyecanla bekliyordu. Atölyeye geçiyorduk hemen, üzerimde ne varsa soyunup çırılçıplak kalıyor, poz vermeye başlıyordum. Bir yandan da konuşuyor, sohbet ediyorduk. Çekinmeyi, kaç göçü bırakmıştık aramızda… Her konuda konuşabiliyorduk, hoşuma gidiyordu sohbeti, öğütler veriyor, derdimi dinliyor, sorunlarımda yol gösteriyordu.

“Gerçekten bakire misin Nil?” dedi bir gün… “Erkek arkadaşın yok mu hiç? Bu güzellikle mümkün değil, inanmam.”

“Var ama… Ne bileyim, korkuyorum işte…” dedim. “Öyle, yüzeysel takılıyoruz oğlanlarla… Annem ya da ablam gibi olmaktan korkuyorum belki…”

“Ama hiç merak etmiyor musun? Canın istemiyor mu?”

“Canım istiyor tabi ama, dediğim gibi, korkuyorum.” Susup düşündüm, söylesem mi, söylemesem mi diye, sonra güldüm, “Hem merak edecek bir şey yok ki… Ablamla seni çok izledim bu evde… Nasıl bir şey olduğunu biliyorum en azından, yapmasam da…” Şaşırdı,

“Bak sen şu küçük dişi şeytana… Demek bizi sevişirken izledin ha? Hoşuna gitti mi bari gördüklerin?”

Gördüklerimi hatırlayınca elim istemsizce apış arama gitti. Bel bölgeme ılık ılık kan yürümüştü sanki, içi kaşınıyordu. Daha kötü oldum ama… Çizgiyi kaşıyayım derken parmağımın ucu klitorisime denk gelince irkildim. Kabarmıştı. Telaşla elimi çektim. Parmağım ıslaktı. Parlıyordu. Başımı çevirip ressama baktım. Elindekileri bırakmış, beni izliyordu.

“Nil, sakıncası yoksa o ıslak parmağını emmek istiyorum. İzin verir misin canım? Sadece parmağını emeceğim. Sonra da resme devam edicem.”

Şaşkın şaşkın kalakaldım. Bir şey söyleyemedim bile… Sait hoca iki adımda yanımda bitiverdi. Berjerin önünde diz çöküp amımı kaşıdığım elimi tuttu. Islak parmağımı ağır çekim hareketlerle dudaklarına götürdü. Öptü. Öptü. Sonra da dudaklarını aralayıp parmağımı ağzına soktu. Sıcacıktı ağzı… Dili… Islaktı onlar da… Bir süre parmağımı emdi. Sonra ağzından çıkarıp elimi sakince yanıma uzattı. Geldiği gibi dönüp resmin başına gitti.

Offf… İçimde kasırgalar kopuyordu sanki… Yaptığı şey beni benden almıştı. O ise bana, benim ne halde olduğuma aldırmaksızın tuvale fırça darbelerini vuruyordu soğukkanlı bir şekilde… Neden sonra tekrar sordu bana,

“Cevap vermedin Nil? Gördüklerin hoşuna gitti mi demiştim sana…”

“Gitti, evet…” diye yanıtladım boğuk bir sesle…

“Neler gördün ki? Gördüklerin seni baya etkilemiş gibi…”

“Ne bileyim işte… Seks yapıyordunuz. Sevişiyordunuz.”

“Hadi anlat bana biraz… Neler gördün o gün izlerken?”

“Bir gün değil ki… Yatak odasına girdiğiniz her defasında ben de anahtar deliğinden izledim sizi… Kapıyı açık bıraktığınızda kapının önünde kapı aralığından… Defalarca… Ablama yaptığın her şeyi gördüm. En ince ayrıntılarına kadar hem de…”

“Seni azgın röntgenci seni.. Eee? Senin de canın çekmedi mi? Kapı önünde kendini okşayacağına yanımıza gelseydin ya sen de… Aramıza katılırdın, sen de zevk alırdın.” Yanaklarım kızarmıştı iyice… Başımı yana çevirdim, bana bakıyordu hep…

“Doğrusunu istiyorsan, evet, canım istedi. Çok istedi hem de… Sizi izleyip kendimi okşadım hep… Her defasında içimden keşke ablamın yerinde olsaydım diye geçirdim.”

Ben konuşurken yavaş adımlarla yanıma gelmişti yine… Yanıma, berjerin kenarına oturdu. Çıplak vücudumu baştan aşağıya süzüyordu. Elini uzatıp yavaşça, tüy gibi, tüm bedenimde gezdirdi. Hoşnutlukla ürperdim. Gerildim. Zevkten bütün tüylerim diken diken oldu.

“Oh… Yapma Sait amca…” dedim yutkunarak… Sanki durma devam et der gibi söylemiştim bunu… Durmadı, devam etti. Okşadı, okşadı… Memelerimi, karnımı, bacaklarımı, kasıklarımın tüylerini…

“Artık amca yok…” dedi fısıltıyla… Eğilip heyecandan kuruyan dudaklarıma bir öpücük kondurdu. “Amca yok…” Başımı salladım peki anlamında…

“Çok güzel dudakların var canım… Çok tatlı… Peki şimdi ister misin? O gördüğün şeyleri sana yapmamı? Seni de ablan gibi zevkten bağırtmamı istemez misin bebeğim?”

“Yapamam” diye inledim çaresizlikle… “Bakireyim dedim sana… Çok istiyorum ama… Yapamam…”

Tekrar öptü dudağımı… Bu kez uzunca… Dudaklarının arasına kıstırdı, bastırdı, dilini hissettim dudaklarımda, yalıyordu. Fısıltılı konuşmasına devam etti dudaklarımın arasında, öpüşmeyle karışık,

“Onu dert etme sen… Kızlığına hiçbir zarar gelmeyecek. İçine girmeden zevk vereceğim sana… Zevkten deli olacaksın. Ablan gibi kıvranacaksın zevkten… İnan bana, güven… İstiyor musun? Zevk almak, sevişmek, orgazm olmak, mutlu olmak ister misin?”

Titreyen ellerimle beni öpen adamın yanaklarını okşadım, saçlarını… Gözlerinin içine baktım.

“Evet… İstiyorum. Bana zevk vermeni istiyorum. Çok hem de… Deli gibi istiyorum. Hadi Sait… Al beni… Ne yapacaksan yap.”

Birden ayağa kalktı. Üzerinde ne varsa çıkarıp fırlattı. Bir anda o da çırılçıplak kalıvermişti. Yattığım yerde onun heybetli vücuduna bakıyordum. Bacaklarının arasında taş kesilmiş, bana bakan erkekliğine… Defalarca ablamın her deliğine girip çıktığını gördüğüm, nasıl bir canavara dönüştüğünü gizlice izlediğim erkeklik organı hemen yanıbaşımdaydı. Kaya gibi sert… Dimdik…

“Dokunsana ona…” dedi yukardan boğuk bir sesle… “Okşa… Elinin sıcaklığını hissettir.” Elimi uzatıp parmak ucuyla dokundum önce… Ürkek, titrek… “Kavra onu parmaklarınla… Okşa… Avucunda sık.”

Dediğini yaptım. Okşadım, sertliğini hissettim parmaklarımda, damarlarını… Alçalıp yanıma konuşlandı, penisini dudaklarıma değdirdi. Başını öptüm. Bekliyordu. Anladım beklediği şeyi… Dudaklarımı aralayıp başının içeriye girmesine izin verdim. Yavaşça, yılan gibi kayarak girdi ağzıma… Dudaklarımı kapatıp emdim, ağzımın içinde dilimle bastırarak yaladım.

Fazla durmadı ağzımda… Çıkarıp berjerin yanına diz çöktü, bacağımın birini aşağıya aldı, kalçamı kendine çekti. Diz çöktüğü yerde benim sarımtırak tüylü şeftalimle burun buruna geldi. Başımı kaldırıp ne yaptığını izliyordum. Heyecanla sordum ona da,

“Ne yapacaksın bana Sait?” Gözlerini şeftalimden ayırmadan yanıtladı beni,

“Senin yaptığını… Ben de seni öpüp yalamak istiyorum. Sen de ister misin? Amcığını öpüp koklamamı, yalayıp emmemi ister misin?” Gülümseyerek,

“Terbiyesiz…” dedim. “Ahlaksız adam… Amcık diyorsun bir de, karşında genç bir kız var senin…” Heyecandan ölecek gibiydim. Argo konuşmaları öylesine tahrik ediyordu ki beni… O da bunun farkındaydı. İnadına inadına konuşuyordu,

“Amcık… Senin amını götünü yalarım ben… Klitorisini emeceğim şimdi… Sen de benim sikimi yalayacaksın. Yarrağımı… Taşaklarımı yalamanı da isterim, ona göre… Hoşuma gider, bayılırım.”

“Hadi artık pis adam… Ne yapacaksan yap. Bekleyecek halim kalmadı. Amımı öpecek misin, yalayacak mısın, yap artık…”

“Peki canım. Bir tanem. Sana söylemiştim ben daha önce, senin istemediğin hiçbir şey yapmam sana demiştim. Bak şimdi, sen istediğin için yapıyorum bunu… Yalamamı istiyorsun değil mi?” Yattığım yerde kıvrandım,

“Evet…” diye hırladım adama… “İstiyorum. Yala hadi… Öp amcığımı… Ben istiyorum. İzin veriyorum sana… Öp şunu…”

Bacaklarımı aralayıp başını kasıklarıma yaklaştırdı. Minik minik öpücüklerle üçgenimin etrafında dolaştı önce… Ohh… Güzel… Sonra öpücükler çizgide yoğunlaştı. Biraz daha bacaklarımı açtım. Kan hücum edip şişmiş amımın dudakları açıldı iyice, ıslak iç dudaklar pembe pembe meydana çıktı. Durup hayran hayran baktı amcığıma,

“Hadi, ne bekliyorsun?” diye çıkıştım yine… “Öp…”

Onun sıcak, sert erkek dudakları benim pembe, ıslak, tazecik am dudaklarımla öpüşmeye başladı bir anda… Harika bir şeydi bu…

“Aahhh…” diye kıvrandım zevkle… “Güzell… Çok güzel…” diye inledim. İşine devam etti Sait hoca… Dudaklarıyla öptü, klitorisimi iki dudağının arasına kıstırıp emdi, iç dudaklarımı yaladı, emdi, dilini bir penis gibi olabildiğince içime sokmaya çalıştı. Dakikalarca kıvrandırdı beni… Sonunda beynimde şimşekler çakmaya, kasılmaya başladım. Boşalıyordum. Adamın başını bacaklarımın arasına kıstırıp hareketsiz bıraktım. Kalçalarımı kaldırıp indiriyor, ressamın saçlarını yoluyordum bilinçsizce… O ise dudaklarını amcığıma kapatmış, ağzının içine alıp acımasızca, vantuz gibi emmeye devam ediyordu ben boşalırken…

“Yeter… Yeter artık… Bırak…” demek zorunda kaldım sonunda… Ellerim halsizce iki yanda, son orgazm kasılmalarımı yaşıyordum. Elleri kasılıp duran bedenimde, karnımda, memelerimde dolaşıyor, aldığım son hazzı uzatmaya çalışıyordu.

“Güzel miydi bebeğim? Beklediğin gibi oldu mu?” diye sordu, karnımda öpücüklerle dolaşırken…

“Evet… Harikaydı. Hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Nefis…” diyebildim.

“Daha neler yaşayacaksın. Bekle bakalım. Şimdi sıra sende güzelim. Sen de bana yaşat o zevki… Sikimi yala… Em…”

Dizlerinin üzerinde yaklaşmış, sikini memelerimde dolaştırıyor, sonra da ağzıma uzatıyordu. Elimle tutup ağzıma soktum. Yaladım, emdim, vakumladım. Çıkarıp tükürüklerimle kayganlaşan aleti boydan boya sıvazladım, masturbasyon yapar gibi parmaklarımın arasında kaydırdım. İnternetteki pornolarda, ablamla yatak odasında yaptıklarından ne kaptıysam, ne öğrendiysem üzerinde. uyguladım.

Az sonra o da inlemeye, böğürmeye, kasılmaya başladı. Birden ellerimin arasındaki alet iyice sertleşti, ucundan beyaz sıvılar fışkırıyordu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken yüzüm gözüm sperm içinde kalmıştı bile… Bitince yanıma uzandı. Yanağımdaki spermleri parmağının ucuyla alıp dudağıma sürdü,

“Yala, tadına bak… Erkeğin spermleri bu… Tanışmalı, alışmalısın… Bundan sonra hayatında bir yeri olacak. Erkekler sürekli sana bunu yedirmeye, yutturmaya çalışacaklar,. Çok severler senin bunu yapmanı…” dedi. Zorlayınca dudaklarımı aralayıp parmağını emdim, biraz iğrenerek de olsa, sperminin tadına baktım.

Eve gitme saati gelene kadar öylece, çırılçıplak yattık. Birbirimizi okşadık. O günden sonra hep oral seks yaptık. Beni hiç zorlamadı. Bekaretimi bozmadan bana zevk verecek ne varsa yaptı. Hep kolladı beni, ihtiyaçlarımı gördü. Kendince sevdi işte…

Ben de ona modellik yaptım. Özel ders verirken öğrencilerine de çıplak poz verdim. Kızlı erkekli resim öğrencilerinin karşısında çırılçıplak durup saatlerce modellik yaptım. O da değişik bir duyguydu. Bugünkü umursamazlığım, teşhirciliğim o günlerden kalma belki de…